Ülkemizin Gurme Şehri Gaziantep’e rotamızı çeviriyoruz. Gaziantep, tarihi, yaşamı, dokusu ve mutfağı ile kendi içinde büyük bir kültür. Şehrin koşturmacasından bunalıp, kafanızın dağılması için hafta sonu kaçamakları listesine yeni bir seyahat ekledik. Cumartesi sabah İstanbul’dan yola çıkarak Pazar akşamına süren seyahatimiz boyunca neler yaptık, bir hafta sonuna neler sığar?
Şehrin Sokaklarında Dolaşmadan Biraz Geçmişe Gidelim..
Osmanlı döneminde Halep’e bağlı Antep nüfusunun yarısını Ermeniler oluşturmaktaymış. Devlet işlerinde söz sahibi olamasalar da, ticaret ve zanaatın kalbini oluşturuyorlarmış. Şehirdeki en güzel tarihi yapılarının Ermeniler’in elinden çıktığını öğrenince, şehrin tarihini ve dokusunu oluşturduklarını anlıyorsunuz. Şehrin yollarının ve büyük konaklarının mimarisi ve işçiliği Ermenilere ait. 1900 lü yıllarda ‘iskan ve tehcir’ kanunu ile Ermeniler şehirden sürgün edilmeye başlamış ve 1924’te Gaziantep’te Ermeni nüfusu sıfırlanmış.
Ermenilerin geride bıraktıkları konaklar ‘Antepevleri’ olarak turizme açılmış ancak şuan bir çoğu cafe ya da otel olarak işletiliyor. Özellikle Bey Mahallesini gezerken, siyah boyalı taşlarla dönemin Ermeni mimarisini ortaya koyan konakları ve yapıları gördükçe üzülüyorsunuz. Bir şehrin tarihi ile ilgili yıllara sadece konaklar meydan okuyabilmiş. Taş evlerin büyüsü ile sessiz dar sokaklarda gezerken, hayal kurmaya başlıyorsunuz, biraz gizem biraz merakla kafanızı binaların avlularına uzatıyorsunuz. Köşeyi dönünce nereye çıkacağını bilmediğiniz yollarda biraz ürpererek temkinli dönüyorsunuz. Yüksek taş duvarların ardındaki hayatı, içerdeki güzelliği merak ediyorsunuz. Çoğu cafeye dönüşmüş Ermeni konaklarına verilen Yunan isimlerini görünce aldanmayın! Tarihe yakından tanıklık edebileceğiniz, dokusu bozulmadan korunan ve gezebileceğiniz en güzel konaklardan biri Nazaretyan ailesine ait günümüzün Papirüs Kafe’si. 1856 yılında yapılan konağın sahibi Gabaret Nazaretyan Osmanlı’nın en ünlü zeytinyağlı sabun fabrikalarınından birinin sahibi.
Kurtuluş savaşı sırasında Fransız’lar tarafından işgal edilen şehrin harap olmuş dokusuna rağmen hala geçmişin izlerini taşıyan yapılar ve motiflerle karşılaşabilirsiniz.
Gaziantep’te Konaklama ve Ulaşım
Havalimanında inince şehir merkezine giden Havaş otobüslerini göreceksiniz. İnen uçak saatlerine bağlı olarak kalkan otobüsler şehrin farklı noktalarında durarak, gitmek isteğiniz noktaya en yakın yerde inebilirsiniz. Biz Havalimanından direk Zeugma’ya gitmek istiyorduk, bizi önünde bıraktı. Bilet fiyatı kişi başı 9 TL. Şehir merkezine gelmeniz yaklaşık 40 dk’yı buluyor. Saatler ve detaylı bilgi için sayfayı ziyaret edebilirsiniz.
Haftasonu için geldiyseniz ve şehir merkezinde kalıyorsanız araba kiralamaya gerek yok. Taksi ya da yürüyerek heryere ulaşabilirsiniz.
Bey Mahallesinde yeni açılan Arif Bey Konağı’nda konakladık. Konak sıcacık ve temizdi. Bütün odalar ufak bir avluya açılıyor. Antepliler bu avluya ‘yaşam’ diyor. Çünkü burası bütün kapıların açıldığı, hayatın paylaşıldığı yaşam alanı. Araba kiralamak istemiyorsanız, şehir merkezinde, Bey Mahallesinde konaklamanızı tavsiye ederim.
Halil Usta
Antep’in en sevilen kebapçılarından biri olan Halil Usta hemen Zeugma müzesinin 2-3 sokak arkasında bulunuyor. Müzeyi gezmeden önce karnımızı doyurmamız lazım dimi:) Küşleme, simit kebabı, baharatlı/baharatsız kıyma, kısabel karışık tabak söyledik. Masa anında salatalarla donatılıyor. Herşey metal sahanlarda geliyor. Özellikle salatalar sulu ve öyle lezzetli ki. Yöreye özgü nar ekşisinin lezzetini hiçbir yerde bulamazsınız. Üzerine bir de tadım amaçlı bir havuç dilim baklava yedik ki, şehirdeki en iyi baklavalardan biri. Kişi başı 45-50 TL arası bir fiyat ödedik.
Zeugma Müzesi
En önemli arkeolojik keşiflerden biri olan Zeugma Antik Kenti’ne ait mozaiklerin sergilendiği müzedeki eserler ve müzenin atmosferi büyüleyici. M.Ö. 300 yılında Büyük İskender’in generallerinden Selevkos Nikator’un kurduğu şehir, Roma hakimiyeti ile köprü başı, geçit anlamına gelen ‘Zeugma’ adını almıştır. Bereketli Fırat nehri’nin en sığ noktasına kurulan, Fırat Nehri manzarasına sahip villaları ve nüfusu ile Kommagene Krallığı’nın en büyük dört şehrinden biriymiş. Gaziantep, Nizip İlçesi-Belkıs Köyü’nde Birecik Baraj Gölü yapımı sırasında bulunan şehirden çıkartılan mozaikler müzeye taşınmıştır. Şehrin %30’u baraj gölü altında kalmıştır ve kalan %70 lik kısım için kazı çalışmaları hala devam etmektedir. Kazı alanını gidip, ziyaret edebiliyorsunuz. Şehir merkezinden yaklaşık 1 saat uzaklıkta.
Müzenin giriş katı büyüleyi dev mozaiklerden oluşuyor. Vilların salonlarından, süs havuzları ve duvarlarından sökülüp, taşınan mozikleri büyüleyici. Öyle görkemliler ki, hayranlıkla izliyorsunuz. Mozaiklerin büyüklüğü ve ustalığı şehrin zenginliğini gözler önüne seriyor. Greko-Romen kültürünün en önemli eğlence biçimlerinden biri olan yemek davetlerinde kullanılan bu salonlarda davet sırasında gerçekleştirilen pantomim ve tragedya oyunlarının konularını ve sahneleri zemine işlenmiştir. Evlerin zeminlerinde ve duvarlarındaki mozaikler ev sahibinin ilgilendiği müzik, edebiyat ve felsefe konularını sergilemektedir. Mozaikleri gezerken yanlarındaki açıklamadan mozaiğin anlattığı hikayeyi ve karakterleri tanıyabilirsiniz.
Müzenin girişindeki OCEANOS ve TETHYS MOZAİĞİ, (‘dünyadaki bütün açık denizlerin tanrısı olan Oceanos, denizdeki dişi unsuru sembolize eden Tethys ile birlikte yaşar. Dünyadaki bütün ırmakların ve nehirlerin Oceanos ve Tethys'ten meydana geldiğine inanılır.’*), ve zeminde yer alan POSEIDON, OCEANOS ve TETHYS MOZAİĞİ Fırat nehrinde ve okyanusta yer alan balıkların yer aldığı mozaik en ilgi çekicilerinden.
Antep’in simgesi haline gelen Çingene Kızı Mozaiği müzedeki en küçük eser:) Biraz reklam ve PR çalışması olarak kullanılmış. Kazılar sırasında, alnına düşen saçlarıyla çingene kızına benzetilmiş yüz, bence bir erkek çocuğuna benziyor. Mozaiğin en ilgi çekici yanı olan kendisine bakanı her yönden takip eden gözleri, Mona Lisa ile aynı teknikle yapılmıştır. Helenistlik dönem resim sanatında kullanılan ‘üç çeyrek bakış’ tekniği ile yapılmış. Karanlık bir odada sergilenmektedir.
Müzenin harika bir mistik havası var. Büyüleyici bir ortamda kocaman mozaikleri gezmek çok etkileyici. Müzenin bir broşürü ne yazık ki yok, umarım Zeugma’nın tarihini ve eserleri anlatan kısa bir döküman hazırlanır.
Müzeye müze kartınız ya da maksimum kartınız ile ücretsiz girebilirsiniz. Tek girişlik bilet fiyatı 15 TL. Müze’de müze tarihi ilgili bilgi bulamayacağınız için gitmeden mutlaka okuyunuz. Müzeyi gezmeniz yaklaşık 1.5-2 saat sürüyor.
Koçak Baklava
Taksi ile ya da yürümeyi seviyoruz derseniz Zeugma Müzesinden yürüyerek, Koçak baklavanın bir şubesine ulaşabilirsiniz. Baklava yemeden günü bitiremeyiz:) Antep’in en iyi baklavacısı, burdan hediyelik baklava almayı ihmal etmeyin. Hatta her yere kargo ile de baklava gönderiyorlar. Bütün baklavaları çok lezzetli. Kişi başı 4-5 baklavayı hüpletiyoruz. O kadar yenir mi demeyin. Şerbetsiz, bol fıstıklı müthiş bir baklava. Biz İstanbul’da kandırılıyoruz diyorsunuz. Tabakta hiç şerbet kalmıyor. Birde bol fıstıklı içi kaymaklı yaprak şöbiyetleri var ki mutlaka denenmeli. Kalbimizi burada bıraktık:) Biraz dinlenip, yorgunluk atıp, otelimize dönüyoruz.
İmam Çağdaş
Akşam yemeği için çok alternatif var:) Bayazhan ya da İmam Çağdaş’ı tercih edebilirsiniz. İmam Çağdaş konumu ve binası ile şehrin içinde en iyi restroranlardan biri. Şehrin hanlarının bulunduğu Gümrük caddesi üzerinde görkemli yapısı ile etkileyici bir yapı. Ali Nazik, lahmacun, gavurdağ salatası ve Patlıcan Kebabı deniyoruz. Lahmacun ve Ali Nazik mutlaka denenmesi gerekiyor. Yine nar ekşisinin büyüleyici tadı nedeniyle, Gavurdağ salatasının suyundan eser kalmıyor:) Kişi başı 20-25 TL arası ödüyoruz.
Tahmis Kahvesi
Şehirde bizim için en büyük eğlence kahveye gitmek:) Tarihi Tahmis Kahvesi karşılıklı 2 dükkanı ile mola vermek ve akşam takılmak için güzel bir yer. Menengiç kahvemiz eşliğinde tavla turnuvası düzenliyoruz:) Daha önce böyle bir kahve içmemişsinizdir. Tavla oynarken, kahve sonrası zahter çayımızı da içiyoruz. Ada çayı familyasından bir ot olan zahter, adaçayı tadında.
Menengiç, antep fıstığının tohumundan yapılan bir kahve. Menengiç aslında antep fıstığı ağacının yabanisinden toplanan tohumlara deniyor. Ağacı aşılarsanız, bildiğimiz antep fıstığı yetişiyor. Aşılamazsanız, tohumları tuzsuz olarak ezerek, macun kıvamında elde edilen pelte kahve yapımında kullanılıyor.Menengiç tuz ile kavrularak, çayın yanına, kendir tohumu ve kırık leblebi ile karıştırılarak kuruyemiş olarak ikram ediliyor.
İlk günü burada tamamlıyoruz. Müze sonrası otelde dinlenmek yerine şehir merkezini de gezebilirsiniz.
Kurtuluş Cami
Ermeni taş oymacılığının izlerini taşıyan siyah-beyaz taşların uyumu ile ‘Surp Asdvadzadzin (Aziz Meryem Ana) Katedrali’ nin ibadete açılması ile şehrin en görkemli Camisi. Ermeni mimar Sarkis Balyan ve taş ustası Sarkis Taşçiyan tarafından inşa edilmiş. 3 tonluk çanı Brezilya’da yaşayan Hrant Köşkeryan tarafından özel olarak yapırılmış. Yapı, Ermenilerin şehri terketmesi sonrası cezaevine dönüştürülür ve yıllar sonra onarılarak ibadete açılır. Biz içeri giremedik ancak dışarıdan bile görülmesi gereken bir yapı, özellikle geceleri aydınlatması ile çok görkemli görünüyor.
Bey Mahallesi
Taş konakları ve dar sokakları ile Antepevleri olarak turizme açılan ve son yıllarda restore edilen evlerle şehrin sosyal dokusunu ve mimarisini gözler önüne seriyor. Bey Mahallesi sokaklarında gezebileceğiniz müzeler; Atatürk Müzesi, Oyun ve Oyuncak Müzesi, Ali İhsan Göğüş Müzesi.
Atatürk Anı Müzesi
Kurtuluş savaşı sırasında büyük direniş gösteren Antep halkının hikayesini ve kurtuluş savaşı yıllarını anlatan müzede Atatürk’ün Antep’e geldiğinde kullandığı yatak, kahve fincanı ve bazı eserler sergileniyor. Atatürk’ün Antep ziyareti sırasında Bey Mahallesinde kaldığı bilinmekle beraber hangi evde kaldığı bilinmemektedir. 2 katlı bir konakta sergilenen eserleri gezmeniz uzun sürmüyor. Mutlaka uğrayın ve Gaziantep halkının direnişi ve savaş yıllarında yaşanan zorlukları görün.
Ali İhsan Göğüş Müzesi
Atatürk Anı Müzesi’nin karşısında yer alan Oyuncak Müzesi ile içice bir müze. Ali İhsan Göğüş Türkiye’nin ilk Turizm bakanı, sonrasında milletvekilliği de yapmış Antepli bir gazetecidir. Kendi özel eşyaları ve kütüphanesi sergileniyor. Kendi doğduğu evi bağışlayarak annesi adına Mutfak Müzesine dönüştürülmesini istemiş. “Biz Selçukluyuz, sonradan Osmanlı olduk” diyor. Müzede bir döneme ait eşyaları görmek sizi geçmişe götürüyor. Yazıları, hayatı ve sözleri ile Ali İhsan Göğüş’ü tanımak için güzel bir fırsat.
Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi
Bir evin avlusundan geçerek, arka tarafa müzeye geçiyorsunuz. Ali İhsan Göğüş müzesi önünde mola verirken, bir adam geliyor ve müzenin kapısında bekleyen kıza soruyor;
-Ne tip oyuncaklar var içeride?-1800 lü yıllara ait oyuncaklar bulunuyor.-‘Cıncık’ var mı?-Efendim?-Bilmiyor musun? Nerelisin?-Antepliyim.-Cıncık bilmiyor musun? Bizim çocukluğumuzun oyuncağı, nasıl bilmezsin diyor.-Buralıyım ama hiç duymadım diyor kız.
Sonra müzeye girip her yerde Cıncık arıyoruz:) Nedir bu cıncık:) Meğer miskete Cıncık diyorlarmış. Sonradan öğrendim ki Anadolu’da parlak cam eşyalar ve hatta renkli gözler için kullanılan bir sıfatmış! Cıncık gözlü kullanılan bir tabirmiş:)
Çocukluğumuza dönüp, Almanya, Amerika ve Dünya’nın farklı yerlerinden getirilen dönemin oyuncaklarını görünce sevinerek, inceliyoruz. Hepimize ait anılar bir köşede öylece yıllara meydan okuyor. Çok eğlenerek gezdiğimiz müzeydi. Mutlaka uğrayın.
Papirüs Cafe
Şehrin en etkilendiğim köşesi. Kocaman bir konağın avlusuna giriyorsunuz ve hava soğuk olduğu için avluda kimse yok, evin kapısına yönleniyoruz. Birbirinden geçilerek geçiş yapılan odalar, ortada yanan sobanın sıcaklığı ile karşılaşıyorsunuz. Müze gezmenin yorgunluğu bir kahve ile çıkar, Antep’te iseniz bir menengiç kahvesi içilir. Kahveler bitince avluda fotoğraf çekiliyoruz. Avluda karşılıklı iki tane ev var. Karşı konak olduğu gibi korunuyor. ‘Kara Nazaryan’ ailesine ait bu taş konak, yıkılmak üzere ama bütün ihtişamı ile sizi büyülüyor. Odalarındaki resimler ve işlemeler duruyor. Üç oda bir antreye açılıyor ve burasıda kocaman bir balkona çıkıyor. Şimdi sarmaşıklarla kaplı avluya yukarıdan bakıyorsunuz. Ahşap işlemeli kapıları kocaman camları ile bir süre konakta zaman geçiriyoruz. Odanın biri daha düzenli ve orada gelin-damat fotoğrafları çekiliyordu. Diğer oda neredeyse çatısı çökecek durumda, ortada bir sandalye ve masada bir kitap vardı. Kitabı açıyorum, elektronlar, atomlar, avogadro sayısı ile karşılaşıyorum. Bir Kimya Mühendisi olarak, bu konakta kendime dair izler bulunca seviniyorum. Aidiyet hissi, mekan da yaşama dair parçalar bulmak huzur verdi. Bir parçacımızı bizde konakta bırakarak ayrılıyoruz.
Bey Mahallesi Sokakları
Ermeni evlerinin, taş konakların bulunduğu hali hazırda her yerde restorasyonların devam ettiği sokaklarda biraz yürüyoruz, burası hem yokuş hem de uzun taş duvarlardan konakları görmeniz biraz zor. Çoğu otel ya da Cafe ye dönüştürülmüş. Evlerin birçoğunun altında geniş mağaralar var. Buralarda yiyeceklerin saklandığı kocaman küpler bulunuyormuş. Mimari oldukça etkileyici ve şaşırtıcı.
Gümrük Han – Tarihi Yenihan (Kaleoğlu Mağarası) – Zincirli Bedesten
İmam Çağdaş’ın bulunduğu Gümrük caddesi üzerinde birkaç tane Han ve Bedesten bulunuyor. Gümrük caddesi şehrin çarşılarını kaleye bağlıyor. Bütün Hanların avlusuna masalar kuruluyor ve çay-kahve, nargile içip, bir şeyler atıştırabilirsiniz.
Gümrük Han
Hanlar arasında daha ufak ve derli toplu olanı, bahçesinde çift renk köpük yapan bir cafe var. Mola vermek için güzel bir alternatif olabilir.
Millet Han
Gümrük Cad. üzerinde Gaziantep Kalesine doğru ilerlerken, hanlar arasında en hareketli olanına denk geliyoruz. İçeride çiğ köfte servisi ve canlı müzik başlamış. Pazar öğleden sonra Kapıdaki çocuk menengiç kahvesi yapıyor. Bize anlatmaya başlıyor, yanında menengiçin macum kıvamında çekilmiş hali var, közde süt ısındıkça menengiçi yavaş yavaş ekliyor. Menengiç kahvesi yapmayı yol üzerinde öğreniyoruz.
Tarihi Yenihan (Kaleoğlu Mağarası)
Kocaman bir Han, Kaleoğlu mağarasına hanın içinde bulunan bir cafeden geçerek inebiliyorsunuz. Mağara tamamen cafeye çevrilerek, sedirler kurulmuş. Ancak nemli ve kapalı bir alan olduğu için Astımı olanlara pek uygun bir yer değil. Bakıp çıkabilirsiniz.
Zincirli Bedesten
Halk arasında Kara Basamak Bedesteni olarak bilinen zamanında sebze-meyve hali olarak planlanan L şeklindeki kapalı çarşı. İçeride baharatçılar, bakırcılar, ahşap oyuncaklar bulabilirsiniz. Özellikle zeka geliştirici ahşap oyuncak dükkanı, bedestende ilgi topluyor.
Bakırcılar Çarşısı
Zincirli Bedestenin 3 kapısı var, alt taraftan çıkınca Bakırcılar Çarşısı ile birleşiyor. Bakırcıların yan yana sıralandığı, gözünüzün alabildiğine bakır eşyaların süslediği bir sokak. Hanlar öyle içiçe geçmiş ki buradan başka hanlara bağlanabilirsiniz. Bakırcıları gezerek, işlemeleri ve oymaları inceliyoruz. Burada Han’ın sonunda dükkanın önünde Menengiç çeken bir yer bularak, taze çekilmiş pekmez kıvamında menengiç alıyoruz.
Menengiç genelde toz halinde satılıyor. Toz formu süt tozu ile birleştirilerek, fabrikasyon bir işlem ile elde ediliyor. Asıl Antep’te içtikleriniz süt ve macun kıvamında çekilen Menengiçten yapılıyor. Menengiç tohumu makinelerde ezilerek, yağı çıkartılıyor ve pekmez kıvamında macun elde ediliyor. Cezvede ısıtılan sütün içinde kaşık kaşık alınarak eritilerek pişiriliyor. Menengiç az olmaması lazım, kıvamını ayarlamanız gerekiyor. Süt ile birleşen kavruk fıstık tadını çok seviceksiniz.
Yemen’den Halep’e oradan ustaların babadan oğula aktarılan el işçiliği ile günümüze kadar yemeni üretimi devam etmiş. Rengarenk, model model deri yemeniler hemen gözünüze çarpıcak. Önceden deri renginde üretilen yemeniler günümüzde rengarenk farklı modellerde üretiliyor. Yemenici Hayri Usta, Hollywood filmlerine bile Gaziantep’ten yemeni gönderen bir zanaatkar.
Almacı Pazarı
Baharatçıların ve Güllüoğlu’nun ilk minicik dükkanının olduğu her yerde kuru patlıcan, kabakların sallandığı rengarenk bir han. Buradan ipek kırmızı pul biber alabilirsiniz. Patlıcan, kabak, biber kurusu almak içinde iyi bir yer.
Hamam Müzesi
Hamam kültüründen uzak büyüyen, evde bol su ile yıkanmayı seven bir nesil için Hamam kültürüne tanık olmak ve geçmişe gitmek ilgimi çekiyor. Hamam adetleri, kullanılan eşyalar, odalar ve hamam muhabbetleri ile dönemi yaşıyorsunuz.
‘Berberin Solumazı,Tellağın Terlemezi,Kahvecinin Söylemezi..’
Emine Göğüş Mutfak Müzesi
Ali İhsan Göğüş doğduğu evi belediyeye bağışlayarak, müzeye dönüştürülmesini istiyor. Antep’in mutfak kültürü ve sofraları ile karşılaşıyorsunuz. Evlerde mutfak bahçede yer alıyor. Bakır kaplar, sahanlar arasında Antep lezzetlerini tanıyorsunuz. Kısa sürede gezebileceğiniz bir müze.
Medusa Cam Etnografya Müzesi
Bir konak içine kurulan müzede MÖ. ye ait cam eserler, tanrıça heykelleri sergileniyor. Medusa heykellerinin yanı sıra, ilk çağlara ait taştan bebek arabaları heykellerini görebilirsiniz. Medusa, Yunan mitolojisinde dişi yeraltı canavarı. Müze girişi 4 TL.
Antep Kalesi
Kaleyi gezecek halimiz kalmadığından etrafında tur atarak, kaleyi seyrediyoruz. Kalenin etrafında bakırcılar, yemeniciler ve gümüşçüler var. Buraları Cumartesi günü gezmenizi tavsiye ederim, Pazar günü birçok dükkan kapalıydı.
Zeytin Han
İklim sebebi ile Kasım ayında hala sokaklarda çeşit çeşit zeytin satılıyordu. Özellikle Kalenin çevresinde kasa kasa zeytinler hazırlanmak için bekliyordu. Zeytin Han, kalenin karşısında baharattan sabuna, kuru gıdaların hepsi paketlenerek satıldığından güvenle alışveriş yapabilirsiniz. Aslında mağaza diyebiliriz. Kendi çektikleri özel kahveler için ayrı bir bölüm oluşturmuşlar. Nar ekşisini mutlaka tadın. Baharat ve kuru dolmalıkları buradan alıyoruz.
MSM
Antep’te yöresel yemekler denemek istiyorsanız buraya mutlaka gidin. Antep mutfağının tatlı-ekşi meyveli yemekleri, kuru dolmaları ile birbirinden lezzetli yemeklerini deneyebilirsiniz. Restoran, oldukça görkemli ve fiyat-mekan karşılaştırmasına bakarsanız, fiyatlar uygun kalıyor. Tadım menülerinin yanı sıra, ayrı olarak da sipariş verebilirsiniz.
Son akşam elimizde alış-veriş torbaları ve çantalarımızda gidince pek hoş olmasa da, Antep’te yediğimiz en iyi yemekler diyebilirim. Taksici bizi getiren taksicinin Mutfak Şeysi dediği bu güzel mekanda neler yedik;
-
Tadım dolma tabağı; kuru patlıcan,kabak,acur, domates dolması, sarma
-
Ekşili köfte, kuzu eti ve bulgur köfteleri
-
Ayvalı Taraklık, kuzu pirzola, ayvalarla pişirilmiş.
-
Astarlı sütlaç, şekersiz muhallebi üzerine, zerde ile yapılmış bir sos ve tatlanması için meyvelerle servis ediliyor.
-
Gavurdağ salatası, taze yeşil ceviz ile servis edilmişti, bu mevsimde taze ceviz beni şaşırtsada, tadına bayıldım.
4 kişi ortaya söylediğimiz yemeklere 100 TL ödüyoruz.
Gaziantep'ten Yapmadan Dönmeyin..
-
Antep mutfağının eşsiz lezzetlerini tatmadan,
-
Baklavaya doymadan,
-
Menengiç kahvesi ve zahter çayı içmeden,
-
Tahmis kahvesinde eski kahve kültürünü yaşamadan,
-
Bey Mahallesi sokaklarında tarihe yolculuk yapmadan,
-
Şehirdeki müzeleri, hanları, hamamları gezmeden,
-
Beyran ın tadına bakmadan,
-
Mozik müzesinde devasal mozaikleri görmeden,
-
Sevdiklerinize baklava almadan,
-
Kendinize bir çift yemeni hediye etmeden,
-
Vaktiniz var ise Antik kentleri gezerek,
-
Fırat Nehrinde tekne turu yapmadan…
Antep Mutfağı Nerede – Neler Yenir?
-
Baklava, Antep’te ne yenir sorusunun bir sürü cevabı varken, baklava önceliği hakediyor. Şehirde her yemek yediğimiz yerde ve baklava denemesi yaparak, en güzel baklavanın peşinde koştuk. Unutamadığımız 2 lezzet var
Halil Usta’nın havuç baklavası ve Koçak’ın kare ve kaymaklı-yaprak şöbiyeti.. Hediyelik baklava almayı planlıyorsanız mutlaka Koçak’tan alın derim.
-
Katmer, Zekeriya Usta’nın katmeri incecik hamura arasında fıstık şöleni gibi.. Antep’te bol fıstık, az şeker var.
-
Kebap, yemek istiyorsanız adres çok. Yolunuzun düştüğü, karınızın acıktığı her yerde, kebap yemek lazım. Halil Usta, İmam Çağdaş oldukça iyi adresler. Halil Usta da yediğiniz etleri başka bir yerde yiyemeyebilirsiniz. Et olarak neler mi var; küşleme, simit kebabı, baharatlı/baharatsız kıyma, kısabel..
-
Ali Nazik, İmam Çağdaş’ta yediğimiz unutulmaz tatlardan. İstanbul’da ali nazik yemediğimizi söyleyebilirim.
-
Lahmacun, biz kırmızı bol domatesli lahmacunlara alışık iken, orada kıymalı-maydanozlu çıtır lahmacunu mutlaka deneyin.
-
Beyran, sarımsak, pilav,et,et suyu ile yapılan, öğlene kadar servis edilen taneli bir çorba. Metanet ya da Zekariya Usta da yiyebilirsiniz.
-
Gavurdağ salatası, evet salata.. Antep’in nar ekşisi, cevizinden mi bilinmez, salatayı kaşık kaşık yedikten sonra suyunu tabakta bırakamazsınız.
-
Antep Fıstığı, almadan dönmeyelim diyorsanız toptancıları tercih edebilirsiniz. Tahmis Kahvesinin ilerisinde solda toptancılar var. Çeşit çeşit antep fıstığı bulabilirsiniz. Gittiğiniz yılın hasatından alın, yoksa İstanbul'un nemli koşullarında saklayamayabilirsiniz. Bozdemir Ticaretten kilo kilo, kalan paramızı fıstığa yatırdık. Kredi kartı böyle ufak üreticelerde geçmiyor. Yanınızda mutlaka nakit taşıyın.
-
Antep mutfağının; ayvalı taraklık, ekşili köfte, astarlı sütlaç, dolma denemek isterseniz adres MSM (Mutfak Sanatları Merkezi).
Gaziantep’ten Neler Alınır?
-
Antep Fıstığı
-
Zahter otu
-
Yemeni
-
İpek pul biber
-
Bakır süslemeler ve eşyalar
-
Menengiç kahvesi
-
Baharat, kurutulmuş kabak, patlıcan, biber, domates
Gaziantep Müzeleri
-
Zeugma Müzesi
-
Atatürk Anı Müzesi
-
Ali İhsan Göğüş Müzesi
-
Gaziantep Oyun ve Oyuncak Müzesi
-
Hamam Müzesi
-
Savaş Müzesi
-
Emine Göğüş Mutfak Müzesi
-
Medusa Cam Eserler Müzesi
Gaziantep Hanları
-
Zincirli Bedesten
-
Bakırcılar Çarşısı
-
Almacı Pazarı
-
Gümrük Han – Tarihi Yenihan (Kaleoğlu Mağarası)
-
Zincirli Bedesten
-
Zeytin Han
-
Bayazhan
Gaziantep Kastelleri
Gaziantep müzeleri, hanları, hamamları, çarşıları ve yemekleri ile geçmişten günümüze Anadolu topraklarını yakından tanımanızı sağlıyor.
Şehrin ortasından geçen dereye karşı Gaziantep’te evlerde su sıkıntısı yaşanyormuş. Evlerde yıkanamayan halk için hamamlar kurulsa da evlerin ihtiyacı birşekilde karşılanmalıydı. Yer altı sularının kullanımı için mağaramsı yapılar, Kastel ler oluşturulmuştur. Dinlenme, abdest alma, çamaşır yıkanma amaçlı kullanılan Kasteller şehrin önemli yapılarından. Ayrıca yeraltı suları livas adı verilen kanallar ile toplanarak, evlere su dağıtımı yapılmaktaymış. Gezebileceğiniz Kasteller;
-
Şeyh Fethullah Kasteli
-
İhsan Bey Mescidi ve Kasteli
-
Pişirici Mescidi ve Kasteli
-
İmam-ı Gazali Kasteli
-
Ahmet Çelebi Kasteli
-
Kozluca Kasteli
Gaziantep'te 2 günden fazla kalmayı planlıyorsanız, Fırat Nehri üzerinde tekne turu yaparak Rumkale'nin eşsiz doğa güzelliğini ve tarihi köyü mutlaka görün. Fırat'ın Altın Gerdanlığı birçok döneme tanıklık etmiş. Dülük antik kentini, Belkıs köyündeki kazı çalışma alanını ziyaret edebilirsiniz.
Belkıs Köyü
''Gaziantep İli, Nizip ilçesinin . doğusunda, Birecik Baraj gölünün kıyısında, yeni Belkıs köyünün yakınında yedi tepe üzerine kurulmuş antik bir kenttir. Yaklaşık olarak 21 bir dekarlık bir arazi üzerinde yer almaktadır.''*
Rumkale
Fırat nehri üzerinde sarp kayalarla çevrili yüksek bir tepeye kurulan köy, şimdilerde üç tarafı baraj gölü ile çevrelenmiştir. Gaziantep şehir merkezinden 65 km uzaklıktadır.
''Rumkale'ye ulaşım için iki güzergâh bulunmaktadır. Birinci güzergah, Gaziantep'in Yavuzeli ilçesinden doğuya doğru yaklaşık olarak . gidilince kasaba köyünün güney eteğindeki Rumkale'nin karşı kıyısına ulaşılır. Rumkale'ye geçmek için Kasaba köylülerine ait küçük balıkçı teknelerini ve Gaziantep Valiliğine ait tekneyi kullanmamız gerekmektedir.
İkinci güzergah ise, Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesi olup, ilçeden teknelerle kaleye ulaşım sağlanır. Her ne şekilde giderseniz hafızalarınızda yıllarca unutamayacağınız güzelliklerle birlikte geri dönersiniz.'' **
* Detaylı bilgi için tıklayınız.
**Detaylı bilgi için tıklayınız.
Aralık, 2017