Sokaklar yerine kanalları olan, hayatın suda geçtiği masalsı bir şehir.
Üzerinden zaman geçse de, fotoğraflar herşeyi hatırlatmaya yetiyor. Unutmama imkan vermeyen, güzel kareler sanki, hep o an da yaşıyor.
Venedig rüya gibi bir şehirdi. Havası, evleri, mimarisi, renkleri, heryerin
birbirine yakın olması.. Ama kısa bir süre sonra kısır bir döngüye kapılmış
gibisiniz.
İlk gittiğimde ışıl ışıl parlayan güneşin suya yansıması, içimi ısıtması, tarihi evlerin arasında seyahat etmenin verdiği huzur ile doluydu. O anı her düşündüğümde gülümsetiyor beni..
Venedik deyince akla ilk gelen gondollar.. Oldukça pahalı olan gondol gezintisi, çokta keyifli, uzun küreklerle daracık kanallarda ilerleyen gondollar ve şarkı şöyleyen, gondolcular. Eskiden gondolların hepsi rengarenk iken veba salgını sonrası cesetler gondollar ile taşnınca, hepsi siyaha boyanmış.
Adaya ulaştığınızda hemen vaporetto ya binmek istiyorsunuz. Vaporetto ile seyahat oldukça uzun sürüyor, her durakta durup, hareket etmesi, hızlı mürettabata rağmen uzun sürüyor. Güneş ve nehrin keyfini çıkarırken, siz yolculuk bitmesin isterken, ulaşım aracı olarak yavaş kalıyor, bunu aynı yolu karadan dönünce anlıyor insan:)
San Marco meydanı görebileceğiniz en büyük meydan iken, Rialto köprüsünü tanımamak mümkün değil. Saatlerce vaporetto ile gezdikten sonra,
kendinizi sokaklara kaptırıp, her araya girip, bir hiç ayrıntıyı kaçırmak istemedğimiz bir anda kendimizi yine ilk bindiğimiz iskelede bulduk! Nasıl
olduguna çok şaşırdık, karadan hiç ulaşımın olmadıgı adayı aslında yürüyebilirsiniz. Çok keyifli, heryerde ufak cafeler, kanallarda satılan sebze
meyveler.. Bambaşka bir havası var şehrin.Buarada İtalya'da ki en güzel pizzaları burada yeme şansınız olabilir, pizzaları çok güzeldi.
Dar ve nehirlerin kestiği sokaklarda dolaşmak çok güzel. Evlerin suya açılan kapıları, direk kanllara bakan pencereler, her evin kendine ait
olan küçük iskeleleri çok ilginç.Grand Canal a çıkan yüzlerce ufak kanal ve sayamayacağınız kadar çok köprü, hatta bazı köprüler sadece evlere özgü, karaya inmek için köprü yapmak zorunda kalmışlar. Çok büyük keyif alıcağınız, rahatlayacağınız harika bir yer. Görülmeye değer;)
Adada tek bir turist ofisi var, oradan harita ve bilet satın alabilirsiniz, biz 3 günlük bilet aldık, 20 euro gibi bir fiyata vaporetto, otobüs, her türlü ulaşım aracına binebilmek için. Vaporettolarda pek bilet kontrolü olmuyor, otobüslerde de, ama yinede lazım oldugu yerler oluyor. Adalarda ada dan çok uzak değil. adanın hemen altında uzanan Lido adasında da denize girmek mümkün. eğer vaktiniz var ise gidilebilir ama mutlaka gidilecek yerler arasında değil!Biz Camping jolly diye bir kamp alanında kaldık, odalar karavan şeklinde ve oldukça temiz. üç kişi rahatça bir karavanda kalabiliyor, kapı önünde de güzel bir bank vardı, harika bir sabah kahvaltısı yaptık:) Otobüs ile Pizzale Roma (otobüs ve vaporettoların ana durağı) meydanına 10-15 dk. arası bir mesafede. İlk gittiğimizde gece yarısı vardık ve yeri bulana kadar canımız çıktı 🙂 Ayrılırken çok üzüldük 🙁
Sonra adalara gidiyoruz, Bruno ve Murano kardeşler. Bruno adası, çizgi film seti gibi. Nasıl bukadar renkli, cıvıl cıvıl olabilir inanamıyorsunuz. Her ev birbirinden farklı renklere boyanmış. Murano ise daha kendi halinde, kendini cam üretimine adamış ufak bir ada.