En çok merak ettiğim yerlerden biriydi Barcelona.. Şehri tamamen Woody Allen ın filminden görüp, büyülenmiştim, masalsı bir havası vardı. Yol boyunca Vickyy Barcelonaaa… diye heyecanla şehri gezmeyi bekliyordum.
Limandan bir manzara |
Girona Havaalanına indik, şehre oldukça uzak, diğer havaalanını kullanmak çok daha mantıklıymış. Rynair ile gittiğimiz için ucuz bilet almıştık.Şehre iner inmez başımıza geliceklerden habersiz hostele gitmek istedik. kocaman bir kapı, içeride bir amca var bize bağırıp, tuhaf tuhaf hareketler yapıyor. Zile basıyoruz açan olmuyor, amca git gide daha da sinirleniyor. Sonunda nasıl olduysa kapı açılıyor ve üst kattan gelen kadının sesine çıkıyoruz. Bize İspanyolca birsürü şey anlatıyor, biz kadına sinirleniyoruz o da bize:D sonunda bize bir kağıt yazıyor, eşyalarınızı bırakın diyor ama bizim hostel değil, bu kadın kim? Döndüğümüzde eşyalarımız orada olucak mı? Hiçbir sorunun cevabı yok. Yarım yamalak bile anlaşamıyorz teyze ile. Kağıdı bir garsona çevirttiriyoruz ve 7'de gelmemizi söylüyormuş. Bizim hostelin sahibinin işi çıkmış, adam bize mail atmış ama biz yolda olduğumuzdan herşeyden habersiziz. Neyse..
Şehri gezmeye La Rambla caddesinden başlıyoruz, caddeye çıkan yollar, eski yapılardan ve dar sokaklardan oluşuyor. Ufak bakkallar, pastahaneler,dükkanlar.. Çok hareketli ve birsürü şey satın almak istiyorsunuz. La Rambla, kilit noktası gibi, üzerinde restoranların bulunduğu, sokak sanatçıların resim yaptığı, kalabalık bir cadde. Cadde nin üzerinde bulunan Mercat de la Boqueria, rengarenk bir pazar yeri. Caddenin sonunda 1888 yılında uluslararası Barcelona Fuarına özel olarak yapılmış, 60m uzunluğundaki Estatua de Colon-Kristof Kolomb heykeli bulunmaktadır.
Kristof Kolomb Heykeli |
Oldukça büyük olan Port Vell Limanı, La Rambla caddesiyle kesişiyor ve iskele sizi bir alışveriş merkezine bağlıyor. Deniz kenarında oldukça keyifli bir alan yaratılmış, herzaman gözüme çirkin görünen bu yapılar, busefer bütünlük kazanmış gibi.. Kalabalık bir şehir ve şehrin hemen yanında denize girebilmek, sahilinin olması.. Sanırım bizim en çok özlediğimiz şeylerden biri. Hemen yanında deniz olupta girememek. Lavaboya girince çok şaşırmıştım, lavabolar, denize manzaralıydı:D akşam saatlerinde liman çok hareketli, bir sürü seyyar satıcı, yemek yiyenler, dolaşanlar.. Gece olunca hayat tekrar başlıyor gibi..
Magnum – alışveriş merkezinin lavabosu:) |
İspanyolların siesta yaptıkalrı dogru, birçok yerde, özellikle yerel dükkanlar diyim, öğleden sonra kapatıyorlar, bu sebepten sanırım gün akışı aksıyor ve insanlar 10-12 arasında akşam yemeği yiyorlar. Restorantlar genellikle yemek yemek için masalarını ayırıyor ve birşeyler içmek istediğinizde sizi kibarca reddediyorlar.
sangria |
Daha önce de içtiğim Sangria yı birde toprakalrında denemek istedim. Hafif ve meyveli şarapları seviyorsanız, soğuk Sangria da çok hoşunuza gidecek. Soguk bir sürahi Sangria yı içip, ne dediklerini anlamadığımız İspanyolları dinledik.
Ünlü yemekleri ise, Paella ve Tapas, heryerde görmek mümkün, bulgur pilavının üzerine deniz ürünleri koyulmuş gibi, biz tatmadık ama eminim onlarda güzeldir.
Barcelonatta en ünlü plajı, gece gündüz hareketli olan bu plaj da, gündüz üstsüz güneşlenmek çok normal. Etrafında, iş kulelerin, alışveriş merkezlerinin ve barların bulunduğu sahil kısmı ve liman oldukça geniş bir alan. Çok fazla hırsızlık oluyor, çok dikkatli olmalısınız.
Şehrin ortasında, saklı bir cennet gibi olan Parc de Ciutadella, bir sabah kahvaltı yaptığımız ve içinde dolaşıp, fotoğraf çekilmeye doyamadığımız bir yer. İçinde kocaman bir mamut heykeli var. Gaudi nin gençlik yıllarında yaptığı, ilk açık alan çalışması olan La Cascada,altın kaplamalı heykelleri ve su kanlları ile büyüleyici bir alan.