Just Lviv it! / SadeceYaşa..
Lviv Emotional Restaurant City – yani heyecanlı/konsept restorantların bulunduğu eğlenceli bir şehir. Ukrayna’dan biraz soyutlanmış, kendi karakteri ve ruhu olan eğlenceli bir şehir. Güzel kızları, anlatılanları bir kenara koyup, kendinize gastronomik ve sanat dolu birkaç gün hediye edebilirsiniz. Üstelik vize olmadığı için hemen plan yapabilirsiniz.
Şehirde turistik noktalardan çok, yemek tavsiyeleri vermek daha doğru:) Çok fazla müze gezebileceğiniz, farklı eserler görüp, uzun uzun müzelere vakit ayırabileceğiniz bir şehir değil. Tam tersi, bol bol dışarıda vakit geçirip, cafelerde keyif yapabileceğiniz bir yer:)
Lviv, baharda gidilecek, sokaklarında gezilip, tıka basa yenilecek bir şehir. Ukrayna, sıcaklık olarak Türkiye’den oldukça soğuk biryer, bahar için bile bize üşüyebilirsiniz demişlerdi ki, şansımıza hava çok sıcaktı. İnce bir hırka ile seyahat edilebilir durumdaydı. Ukrayna’nın en batısında, Polonya sınırına 75 km mesafede bulunan bu ufacık şehir (Şehrin en uzak noktası 15-20 dk yürüme mesafesinde:) Köşeyi dönüp, istedğiniz noktaya ulaşabiliyorsunuz.), yüzyıllardır ayakta durmak için savaş vermiş. Biraz Sovyet etkisi, biraz Avrupa havası ile arada kalmış bir şehir. Şehirde yerleşim 1256 yılında başlayarak, şimdi High Castle dedikleri alana kurulmuş ve şehrin etrafı surlarla çevrilerek, Galicia-Volyhynia olarak anılmaktaymış. Bu dönemde kurulan ve şehrin kralının vaftiz edildiği kilise ise hale korunmaktadır. Şehir Baltık denizi ve Karadeniz arasındaki ticaret yolu üzerinde bulunduğundan şehirde Karadenizden getirilen ürünler satılmaktaymış. Şuan ki sokaklara, eskiden o sokaklarda satılan ürünlerin adı verilmiş. Yıllar içinde şehir Macaristan, Avusturya, Rusya, Polonya, Nazi-Almanyası ve Ukrayna eğemenliğine girerek, tarih sayfalarından fazla zarar görmeden, dokusunu koruyup, farklı kültürlerden beslenerek, gelişmiş. Şehrin acayip bir enerjisi var, sürekli etkinlikler, konserler, gösteriler var. Bu kadar ufak bir şehre, bu kadar etkinlik nasıl sığıyor?
Bizim gittiğimiz dönemde, Jazz Festivali vardı. Gitmeyi planladığınız dönemde, şehirdeki etkinlikleri mutlaka araştırın. Kahve Festivali, peynir ve şarap, çikolata festivali gibi yıl içinde farklı festivaller düzenlenmektedir. Şehirde birlik ve bütünlük var, normalde her kafenin ve restoranın kendi Jazz grupları var ve belirli saatlerde, canlı müzik dinleme şansını yakalayabiliyorsunuz. Ancak Jazz Festivali boyunca, bütün restorantlar etkinliklerini iptal etmişti. Herkes şehrin içinde bir bütün olarak, bir şehir ruhu oluşturuyor. Müzik dolu bir şehir, her köşe başında ayrı bir grup ya da bireysel olarak müzik yapılıyor. Festival dönemi yine sokak müzisyenlerinde azalma oluyor. Ayrıca Opera, bale ve gösteriler şehirde kapalı gişe oynuyor. Herkes süslenip, opera binasındaki yerini alıyor.
Lviv'e Ne Zaman Gidilmeli/ Ne kadar Kalınmalı?
Bence bahar ve yaz aylarında tercih etmekte fayda var, sokakta hayat olan bir şehir. Şehrin her bir köşesinde çalan müzikleri dinlemek, sokaklarda oturup, keyif yapmak için uygun bir zaman. Kış aylarında çok soguk olduğu da söylenmekte. Siz yine de ben soğuk severim, kışını görelim derseniz, tercih sizindir:) Şehirdeki etkinlikleri takip ederek, etkinlik döneminde de gitmeyi tercih edebilirsiniz. Şehir merkezinde konaklayarak, heryere yürüyerek gidebilirsiniz. Gastronomi ve müzik üzerine kurgulanan şehirde 2-2.5 gün kalmak yeterli olur. Biz festivale katılmak ve şehri yaşamak için 4 gece konakladık.
Her sene Haziran ayında düzenlenen Jazz festivali şehrin en sevilen ve büyük organizasyonlarından biri. Şehrin sokaklarını dolduran müzik büyük bir çoşkuyla karşılanıyor. Festival şehir merkezinde 2 ana noktada ve akşamları da büyük bir konser alanında özel konserler şeklinde düzenleniyor. Gündüz Rynok meydanı ve Potocki Sarayı bahçesinde 2 farklı noktada peşeşe, ücretsiz konserler düzenleniyor. 2017 baharında, İlhan Erşahin Türkiye’den katılan sanatçıydı. Onun dışında Dünya’nın farklı yerlerinden gelen sanatçılar vardı. Çok güzel konserler dinleme fırsatı yakaladık. Akşamları Bohdan Khmelnytskyi Culture Park ta yer alan sahnede düzenlenen konserlere bilet satılıyordu, biraz geç kalmıştık. Buika gibi güçlü sesleri akşam konserlerinde ağırladılar. Şehrin sokaklarında yankılanan Jazz müzik, keyifle vakit geçirmemize sebep oldu. Gittiğiniz şehirde bir etkinliğe katılmak, kendinizi oraya aitmiş gibi hissettirerek, şehri yaşamanızı sağlıyor.
Lviv Nasıl Bir Şehir?
Halkın çoğunluğunu, Ukraynalılar ve Ermenilerin oluşturduğu, Ukraynaca konuşulan bir şehir. Kiril alfabesi kullanmaktalar ve bir çok yerde Latin harfleri ile yazılımıda bulunmaktadır. Kendi para birimi Grivna yı (UAH) kullanmaktalar. 1 TL= 7 Grivna olup, Tükiye’den ucuz bir ülkeye gidip, rahatça para harcamanın keyfini yaşayabilirsiniz:)
Lviv de şehir merkezinde gezerken, heryere yürüyerek ulaşabilirsiniz. Daha uzak noktalar için troleybüs tercih edebilirsiniz. Şehir haritası ve rehberi için mutlaka turist information a uğramalısınız. Rynok Square da belediye binasının içinde bir tane bulunmaktadır. Kapının önünde Vodafone uygulaması ile bisiklet kiralayabilirsiniz.
Ukrayna'ya Vizesiz Giriş ve 2017 sonrası yeni kimlikle giriş
Ukrayna ya vize yok. Pasaportunuz ile direk giriş yapabiliyorsunuz. 2017 sonrası gelen uygulama ile yeni aldığınız kimlik kartınız ile de pasaportsuz giriş-çıkış yapabiliyorsunuz. Biz uygulamanın ilk zamanlarında gittik. Öncelikle bütün kimlikle gelenleri bekletip, bir form doldurup o şekilde ülkeye giriş yapmasına izin verdiler. Pasaport kontrolündeki kadınların bazıları bu işlemle ilgilenmek yerine, herkesi biraraya toplamayı tercih ettiler. Türkiye'de havalimanında kimlikle ya da pasaportla vizesiz bir ülkeye gidiyorsanız, öncelikle ayrı bir bankodan onay almanız gerekiyor.
Havalimanından Şehre Ulaşım;
Havalimanından 9 numaralı troleybüs şehir merkezine ulaşabilirsiniz. Burdan aktarma ile ya da yürüyerek merkeze ulaşabilirsiniz. Otobüs/Troleybüs bileti kişi başı 2 Grivna. Troleybüs ile şehre yarım saatte gelebiliyorsunuz. Dönem dönem şehir içindeki yol çalışmaları sebebiyle, bazı yolları kapatıyorlar ve uzun süre beklemek zorunda kalabiliyorsunuz. Taksiciler, çıkış kapısında sıralanmış durumda ve 200 Grivnaya şehir merkezine götürüyorlar. Aceleniz yok ise bekleyebilirsiniz. Ayrıca bir noktada aktarma yaparsanız, 1-2-10 numaralı troleybüsler Rynok meydanından geçmektedir. 9 nolu Troleybüsün son durağı, Ivan Franko Lviv National Universitesi ile I.Franko parkı arasındadır. Burdan şehir merkezi yaklaşık 10 dk yürüme mesafesindedir.
Şehir Planı:
Bir şehri keşfetmeden önce notlar alırken, adresleri google maps üzerinden yıldızlıyorum. Harita offline olarak çalışarak, GPS bana yol gösteriyor. Gittiğim noktalarda etrafımda nereleri işaretlemişim görebiliyorum ve ulaşımım kolay oluyor. Şehirde bilmeniz gereken 2 nokta var. 1. Rynok Square (Belediye binasının ve City Hall Tower’ın yer aldığı) şehrin merkezinde, ve her yolun buraya bir şekilde çıktığı ünlü meydanı. 2. nokta ise Opera House, nehir üzerine kurulan, önünde kocaman bir fıskiye bulunan ve kapalı bir yürüyüş alanına sahip olan Svobody Avenue (Cadde) yer aldığı cadde.
Lviv de Konaklama:
Konaklama için şehir merkezine yakın noktaları tercih etmenizi tavsiye ederim. Tam Rynok Square etrafında yer bulamasanız bile, buraya yürüyüş mesafesinde yerler tercih etmelisiniz. Şehirde çok fazla hostel ve apartman kiralanmakta, bu noktalardaki temizlik anlayışı ne yazık ki zayıf. Biz booking ten çok beğendiğimiz bir daire ayarlamıştık yorumları çok iyi olmasına rağmen, bizim içimize çok sinen bir yer olmadı. Şehirde az otel bulunduğu için konaklamanızı önceden ayarlamalısınız. Air bnb de iyi bir seçenek olabilir, kendilerinin müşteri memnuniyeti anlayışı iyi olduğu için size hızla geri dönerek, memnun olmadığınız durumda yerinizi değiştrebiliyorlar.
Rynok Meydanı – площа Ринок
Adı geçen birçok restoran ve cafe Rynok meydanında bulunmaktadır. Restorantların isimlerinin bazıları ingilizce iken birçoğu Ukraynaca (kiril alfabesi ile) yazmaktadır. Harfleri benzeterek, tahminlerde bulunabiliyorsunuz:) Tipik bir Batı-Avrupa şehir meydanı gibi karesel olarak planlanan meydanın merkezinde Town Hall (350 merdivene tırmanmayı göze alıyorsunuz, 65 m yüksekliğindeki Town Hall dan şehri seyredebilirsiniz.) bulunmaktadır. Meydanın çevresinde farklı dönemleri temsil eden mimari açıdan birbirinden farklı 44 tane ev bulunmaktadır. Kral, meydanın yapımı sırasında Almanya'dan sanatçılar davet etmiş. Meydanın ismi kendi içinde kapalı anlamına gelen’Ring’ kelimesinden yola çıkılarak, yerel dilde söylenimi benzeyen Rynok şekline dönüşmüştür. Rynok-Ukraynaca Market anlamına gelmektedir.
Rynok meydanının dört bir köşesinde sekizgen yapıda çeşmeler ve her bir çeşmenin ortasında bir Yunan Tansının heykeli (Amphitrite, Diana, Neptune ve Adonis) bulunmaktadır. Güneşin konumuna göre her bir çeşmenin kenarına oturup, şehrin müziğine kulak verebilirsiniz. Meydandaki evler birbirinden benzersiz olarak yapılmış ve şehir kuralı gereği her birinin ön camları 3 er adet olacak şekilde tasarlanıyormuş.14 yy da evinizin daha fazla camı olmasını istiyorsanız, ciddi vergi ödemeniz gerekiyormuş:) 4-5 pencereli binalar ile 18 ve 19. yy da inşa edilen yapılardır.
Merkezin en göze çarpan binası, 'Chorna Kamianytsia' 4 numarada yer alan siyah binadır. Ev 1589 yılında tamamlanmış olmasına rağmen ön cephesinde yer alan kireç taşlarının zaman (19. yy) içinde siyaha dönüşmesi ise bina bu isimle anılmaya başlanmıştır.
Lviv Opera House – Opera Binası
Neo-Rönesans döneminde inşa edilen, binanın bütün cephelerinde farklı biçimler (sütun, heykel, korkulukar vs.) bulunan Avrupa’nın en iyi tiyatroları arasına girmiş, hergün bir oyun düzenlenen opera evi. Sevinç ve sefalet temalarını yansıtan binadaki eserler ünlü Lviv sanatçıları tarafından yapılmıştır. Her dönemde farklı oyunlar sergilenen opera binasını mutlaka ziyaret ederek, bilet almanızı tavsiye ederim. Ufacık koltuk aralarında, bu büyüleyici atmosferde bir oyun seyretmelisiniz. Biz ‘Kuğu Gölü Balesi’ ni izledik. Hayran kaldım. Hikaye bana herzaman psikolojik ve gerilimli gelirken, oyunda toplu dansları izlemek acayip keyif veriyor. Biletleri buradan kotnrol edebilirsiniz. Bilet almak için tıklayınız.
Lviv Gezilecek Müzeler:
Şehirdeki müzelerden büyük beklentileriniz olmasın. Hepsi 1-2 katlı ya da ufak bir alandan oluşmakta ve resim ve kişisel eşyaların sergilenmektedir. Biz bir kaç müze gezdikten sonra, en iyisi şehirde Jazz festivaline katılmaktır diyip, şehrin ritmine kendimizi bıraktık:)
Andrey Sheptyyskyi National Museum
Şehrin en büyük müzesi denebilir. Opera House ın bulunduğu cadde üzerinde olup, Opera House a çok yakındır. Ukrayna’nın ulusal sanat ve kültür eserleri sergilenmektedir. 12-18. yy ait dekoratif eşyalar, kitaplar, dokuma eşyalar sergilenmektedir. Müzenin bir diğer ayağı şehir merkezinin biraz daha dışında yer almaktadır. Burada modern sanat eserleri sergilenmekte. Müzeye giriş 30 UAH.
Lviv City Arsenal Museum (Armour Museum)
Şehrin surlarla çevrili kalan kısmında yer alan, İtalya, Rusya, Almanya, Ukrayna ve Türkiye’ye ait savaş sırasında kullanılan silah, kılıç, zırh ve topların sergilendiği 2 katlı bir bina. Taştan binanın alt katında savaş konseptinde bir restorant bulunuyor. Farklı ülkelere ve dönemlere ait savaş eşyalarını görünce, aralarındaki farklılığı ve kültürel etkinin nasıl yansıdığını görebiliyorsunuz. Biryandan da bu ekipmanların tamamının ölümü temsil ettiğini düşündükçe, karnınıza ağrılar giriyor. Giriş ücreti 10 UAH.
Lviv Historical Museum
Rynok Meydanında yer alan, yan yana üç binadan oluşmaktadır. Her üç binaya giriş ücreti farklı olup, biri hemen dikkatinizi çeken Siyah bina, 2 bina yanında bulunan kapısında Histroy Museum yazan ve içinde Italian Courtyard’ın bulunduğu bina (No:6) diğeri ise Rynok Meydanında 24 numarada bulunmaktadır. Biz İtalian Court Yard’ı da merak ederek, binayı ziyaret ettik. Burada 1. katta Royal Hall olarak geçen, içeride pusula, saat, resim gibi eserlerin sergilendiği 3-4 odadan oluşan ufak bir sergi bulunmaktadır. Italian Court Yard olarak geçen alan, içinde restroant bulunan balkolu bir avlu. Balkon kısmı, Royal Hall’a çıkmakta ve çiçeklerle süslenmiş durumda. Burada fotoğraf çektirip, dönemin mimari yansımasını seyredebilirsiniz.
Pharmacy Museum (Apteka)
Rynok Meydanında, köşede bulunan bir eczaneden girilmektedir. Eczane ye girdiğinizde, kasaya müzeyi gezmek istediğinizi söylüyorsunuz ve sizi arka tarafa yönlendiriyor. Peter Mikoliasznezcacıların ustası oalrak bilinmektedir. Aslında gerçek bir ezcazenin, teknoloji sayesinde artık kullanılmayan, tüm kimyasal, tartı ve üretim ekipmanlarının sergilendiği alanı geziyorsunuz. Bütün kimyasal şişeleri, birbirinden farklı yüzlerce kurutulmuş ot, damıtma cihazları ve herşeyin ötesinde binanın mimarisine hayran kalıyorsunuz. Şehrin bir çok binasında alt geçitler ve yer altı sığınakları var. İçiçe geçmiş bu geçitleri keşfedip, kayboldukça bir oyuna dönüşüyor, büyüleniyorsunuz. Bu alanlar öyle küçük alanlar değil, labirent gibi ve bence eskiden kullanılan alanların tamamı günümüzde keşfedilmemiş veya kullanımda değil. Şehrin altında inanılmaz bir geçit ağı var. Eczanenin birinci katındaki bir merdivenden aşağı inerek, nereye gittiğinizi bilmeden yer altına varıyorsunuz. Birkaç oda ve koridor sonrasında bir avluya çıkıyorsunuz, bu avlu demin girdiğiniz kapıdan görülen bir avlu:) Nasıl yaa..? Nasıl geldik buraya.. Buradan eczanen yan sokağına açılan, apartmanın kapısından çıkıyorsunuz ki burası başlangıç noktasnız değil! Burdan çıktığımda büyülenmiştim. Yılların emeği atılmamış, saklanmış ve günümüze kadar gelebilmiş. Ne kadar güzel değil mi? Eczane yi müzeye dönüştürmek kimin aklına gelir ki.. Bu konuda oldukça iyiler. Giriş ücreti 30 UAH.
Pinsel Museum
Arsenal Müzesi ve Kumpel restorant yakınında bulunan, heykellerin sergilendiği bir müze. Bina eski bir kilise ve uzun bir kulesi ile hemen tanıyabilirsiniz. Gittiğimiz dönemde müze tadilattaydı ve sadece girişte geçici bir sergi bulunmaktaydı.
State History and Culture Museum – Lychakiv Cemetery
Ezcane müzesinden sonra, yüzyıllardır kullanılan büyük bir mezarlığı müze olarak kayda almışlar. 1800 lü yıllardan kalma anıt mezarlar var. Mezar taşları büyük anıtlar ve heykeller şeklinde yapılmış. Şehrin ruhundaki sanat, ölümden sonrayada yansımış. Birçok mezar taşı kalıplarla kapatılarak, üzerinde farklı figürler ve heykeller yapılmış. Tepede ve ağaçlık bir bölgede yer alan eski mezarlar arasında gezerken, ölümün içimizde bıraktığı derin sessizliği hissediyorsunuz. En son ne zaman bir mezarı ziyaret ettiğimizi, bir mezarın kaç nesil sonrasına kadar ziyaret edildiğini düşündük. Burası mutlaka görülmeli.
Mezarlık şehrin biraz dışında kalıyor. Yaklaşık 30 dk yürümeniz gerekiyor, taksi ile de ulaşabilirsiniz. Giriş ücreti 25 UAH.
Folk Artitecture and Rural Life Park and Museum
Şehrin oldukça dışında yer alan bir park. Yürüyerek gidilebilecek bir alan değil. Şehir merkezinden bisiklet kiralayarak gidebilirsiniz ya da taksiyi tercih edebilirsiniz. Parklarda yürüyüş yapmayı seviyorsanız, hem yürüyüş yaparak hem de Ukrayna’nın köy hayatına tanıklık etmek istiyorsanız burası dogru nokta. Ukrayna köy evlerinin birebir aynısı burada sergilenmektedir. 18-20 yy. ait ev eşyaları, kıyafetler ve araçları görmeniz mümkün.
High Castle
Şehrin en eski yerleşin noktası. İsmine bakarak, büyük bir kale beklentiniz olmasın, bir park içinde dönerek tırmandığını bir tepe. Panoramik olarak şehri izleyebileceğiniz yüksek noktalardan biri. 12-13. yy da Kral Leonun kurduğu Galicia şehri bu tepenin eteklerine kurulmuş ve şehri koruyan kalede bu noktada yer alıyormuş. Şehir surlarla çevrilerek korunuyormuş.
Yard of Lost Toys
Tabelası, girişi olmayan açık hava oyucak müzesi. Church of St. John the Baptist kilisesi karşısında, binaların arka bahçesinin dönüştüğü bir alan. Sahibi tarafından kaybedilen ve bulunan bir oyuncak, sahibi onu arar ve bulur diye bu bahçeye bırakılıyor. Zamanla kayıp ve ya da terkedilmiş oyuncaklar bu bahçede birbirlerini bularak, yalnızlıklarını paylaşıyorlar. Dışarıda oldukları için biraz ıslak, kirli olan bazı oyuncaklar zamana yenik düşmüşler.
Potocki Sarayı
Jazz festivalinin konser alanlarından biri de sarayın bahçesiydi. Görkemli yapısı ve mermer arka merdivenleri ile büyük bir bahçeye açılıyor ve tam merdivenlerin önüne kurulu sahnede İlhan Erşahin (İstanbul Session) sahne alıyordu. Jazz ve oryantal ritimlerin karışması ile Lviv de İstanbul ruhunu yaşamak buydu. Güneşli bir havada çimlerin üzerinde keyifle dinledik, olmadı dans ettik.. En son saraydaki eserleri içeri sızan zayıf Jazz müziği eşliğinde gezdik. Sarayın 1. katını gezebiliyorsunuz ve labirent şeklinde odalardan geçerek sergilenen resimleri ve sarayın ihtişamlı yapısını görebilirsiniz. Müze girişi kişi başı 30 UAH.
Şehirdeki müzeleri gezmenin yanı sıra, şehrin yıllardır ev sahipliği yaptığı farklı kültürlerden miras kalan kiliseleri mevcut. Müzelerden daha ilginç olduğunu söyleyebilirim. Her bir kilisenin mimarisi ve dokusu birbirinden farklı.
Lviv Dini Yapıtlar – Katedral ve Kiliseler:
Lviv'de uzun süre farklı milletlerin birarada yaşaması ve Feodal sistem sebebi ile her bir millet şehrin farklı bölgelerinde yaşamaktaymış. Doğal olarak farklı inanışlar ve kendi ibadet yerini yapmak isteyen topluluklar sebebi ile şehirde farklı dönemlerde, ilginç mimariye sahip, farklı katedraller bulunmaktadır. Pazar günleri kiliselerin çoğunda toplu ibadet yapılmakta ve kapının önlerinde uzun kuyruklar oluşmaktadır. Papazın sesi dışarıya verilerek toplu ibadet gerçekleştiriliyor. Kiliseye girişte ve çıkışta hatta önünden geçerken bile kutsal üçleme yapıyorlar. Bir kilisede de vaftiz töreni vardı. Aile bireyleri yöresel kıyafetleri ile törene katılmışlardır. Her bir kiliseyi ziyaret eden farklı gruplar, inanışlar mevcut. ilginizi çekiyor ise şehirdeki en büyük kiliseler;
Boim Chapel
Avrupa rönesans dönemini yansıtan mimarisi ile dışı siyahlaşmış ve oymalı rölyeflerle süslenmiş görkemli bir mezar anıtı. Belli saat ve dönemlerde gezilen Katedral her zaman açık olmuyor. Görkemli bir kubbesi ve kubbede üzgün bir şekilde oturan İsa heykeli bulunuyor. Yorgunluktan çökmüş gibi görünen heykel in ruhunu yansıtan 'Gezgin, üzüntünün benimkinden büyük olup olmadığını düşünmek için dur' yazısı bulunuyor.
Latin Cathedral
Rynok meydanının güney batısında yer alan 14 yy ait Roma Kilisesidir. Kilisede Gotik, Rönesans ve Barok mimarinin etkileri açıkça görülmektedir. Oldukça görkemli iç tasarımı ve heykelleri ile şehrin önemli yapılarındandır. 17 yy da yapı yenilenerek Barok etkisi yansıtılarak, çan kulesi ilave edilmiştir.
The Assumption Kilisesi (Dormition Church) ve Kornyakt Kulesi
Lviv'de ki Feodal sistem farklı milletlerin şehrin farklı bölgelerinde yaşamasına izin vermekteymiş. Bu sebeple Yahudi, Ermeni, Tatar lar şehrin farklı bölgelerinde gruplar halinde yaşıyorlarmış. Bu bölgede Ruthenians-Ukraynalılara ayrılmış bir bölgedir. Yanında kurulan ikinci el kitap ve eşya pazarının hemen yanı başındaki kilise, Kornyakt kulesi ve 3 adet şapelden oluşmaktadır. Bahçesinden içeri girerek bu yapıyı gezebilirsiniz, iç mimarı oldukça ilgi çekici.
Jesuit Katedrali – St Peter and Paul Church
İtalyan mimar Giacomo Briano tarafından barok tarzında Roma'da bulunan bir kilisenin benzeri olarak, dönemin en büyük katedrali olarak inşa edilmiştir. Bu kilisenin en ilginç taraflarından biri yer altın geçitleri. Kilisenin arka tarafında ufak bir kapı bulunuyor, buradan aşağıya inerek şehrin tarihini anlatan ve savaş zamanında sığınak olarak kullanılan odaları gezebilirsiniz. Burada şehrin eski dönemine ait kocaman bir maket bulunuyor. Şehrin eski halini incelemek için güzel bir fırsat. Katedralin arka tarafında bulunan bu alanı mutlaka gezin.
Dominician Katedrali – Church of the Holy Communion – Домініканський собор
Ivon Fedorov meydanından, ikinci el kitap pazarının yanından geçilerek, Gotik mimariye sahip olan eliptik şekildeki Dominician Kilisesini gezebilirsiniz. Kilisenin ön kısmında Latince 'Soli Deo honor et gloria' – 'Tek Tanrıya onur ve gurur' yazmaktadır. Ayrıca ön cephede ilginç bir köpek biblosu bulunmaktadır. Ağzında yanan bir meşale ile oyulmuş köpek figürü ile köpeklerin tanrısı, tüm dünyada Hristiyan inancının koruyusunu sembolize etmekteymiş. Bu kilisenin önündeki sokaktan dümdüz ilerlerseniz köşede eczane müzesini gezerek, Rynok Meydanına ulaşmış olacaksınız. Kilisenin önündeki Monument of Nikifor Krynicki heykelini es geçmeyin. Ukraynalı naive artistlerinden biri, şehrin Polonya bölgesinde bulunmaktadır.
Bernardine Kilisesi
Rum Katolik Kilisesi, Barok mimarisi ve görkemli yapısı ile surların ardında zamana meydan okumaktadır. Kilise toplu ibadetler için kullanılmakta ve Pazar günü kilisenin önünde uzun kuyruklar oluşmaktadır. Kilisenin bitiminden arka bahçesine geçerek, surların içinde gezinebilirsiniz. Meşhur, The Firs Lviv Grill Restorant of Meat and Justice restoranda mola verebilirsiniz. Ayrıca Hlyniansky kapısından geçerek, savaşta kullanılan eşyaların sergilendiği Arsenal müzesini gezebilirsiniz.
Armenian Katedrali – Армянский кафедральный
Şehirde Ermeni halkının yaşadığı bölge olarak bilinen Virmenska Sokağında bulunuyor. İki kapısının bulunduğu binaların arasından geçerek ulaştığını kilisenin bahçesinde Ermeni mezarları ve 'Golgotha' ahşap oymaları ile ahşap bir şapel bulunuyor. Buranın hem yan tarafında yüzyıllık eserlerin bulunduğu Armenian Courtyard ise gizli, kırmızı çiçekler ve sokak lambaları ile süslenmiş harika bir bahçe, ve burası Mons Pius restoranına açılıyor.
Church St. John the Baptist
Kral Leo nun vaftiz edildiği, küçük bir kilise. Şehir için anlamı çok büyük. Kilisenin bahçesinde kralın eşi Constantine (en ünlü macar kralının kızı) nin heykeli bulunuyor. Kilisede bulunan papaz, buraya uğrayan herkese şehrin hikayesini ve tarihini anlatıyor. Kendisi ile tanışmak için uğramanızı tavsiye ederim. Ticaret yolu için önemli bir noktada olan şehir, şanslıymış ki güçlü kralların elinde en az zararla günümüze kadar gelebilmiş.
Lviv Pazar Yerleri:
Vernissage – Вернісаж
Opera binasından Rynok meydanına giderken kurulan bu pazarda, rengarank tablolar, eşarplar, kürkler, rozetler, seramik eşyalar vs. ne ararsanız bulabilirsiniz. El yapımı güzel eşarplar, çemberler mevcut.
İkinci El Eşya ve Kitap Pazarı – Пам’ятник Іванові Федорову
Meydanda elinde kitapla tutan kocaman Ivan Fedorov heykeli altına kurulan pazarda; ikinci el kitap, eşyalar, savaş döneminden kalma rozetler satılıyor.
Galitsky Rynok – Галицький Ринок
Berdardine Kilisesi karşısında kapalı bir alan içinde kurulan, kapısının önü çiçek dolu bir halk pazarı. Biraz daha eminönü gibi, ufak dükkanlar ve kıyafetler var. Bizim bulunduğumuz mevsimde herkes topladığı frenk üzümü ve ahududuları ufak kavanozlara doldurup satıyordu. Nasıl taze ne güzel görünüyorlardı. Fiyatlarıda çok uygundu.
Lviv Sanat Galerileri:
Virmenska sokağı şehrin en keyifli sokağı diyebilirim. Yahudilerin yaşadığı bu bölge hem restoranları hem de sanat galeri ile güzel vakit geçirilebilecek bir sokak. Bu sokakta gezebileceğiniz galeriler;
'Dzyga' Art Gallery – 35 Virmenska Street
'Zelena Kanapa' Art Gallery – 7 Virmenska Street
'Iconart 'Art Gallery – 26 Virmesnka Street