Yunanistan – Chalkidiki – Yaz Tatili – Part 1


Yunanistan’a, bir
arkadaşımın tavsiyesi üzerine gitmeye karar verdik. Instagramda gördüğümüz
harika deniz fotoğraflarından sonra gitmezsek aklımız kalacaktı! Gittiğimiz
yer, Selanik ten yarım saat uzaklıkta Chalkidiki, Zeus’un mızrağını andıran 3 yarım
adadan oluşan bir bölge (Kassandra, Sithonia ve Athos).  Selanik’e en yakın olanı ve daha turistik
olan yarımada, Kassandra. Sithonia doğal güzellikleri ile tanınan, sessiz sakin
aralarında en duru, en masum kardeşleri gibi.. Athos ise en gösterişli, cezbedici ve ulaşılamayanı, neden böyle yazdığımı merak ederseniz, Athos 24 tane
manastırın yer aldığı, adaya bayanların girmesinin yasak olduğu bir yarımada. Bu onu oldukça ilginç biryer yapıyor. Dağların zirvelerine kurulmuş manastırlarda harika şarap üretildiği ve bölgenin
şarabının ününden bahsediliyor. Birde adaya sadece etrafından düzenlenen gemi
turları ile biraz daha yakından görme şansı yakalayabilirsiniz. Eskiden
manastırlar kendi üretimlerini kendi yapıyorlarmış, şimdilerde ise sadece
alış-veriş için ada dışına çıkıyorlarmış ve belli dönemlerde adaya erkeklerin
girip gezmesine izin veriliyormuş. Athos bölgenin en yüksek dağı, özellikle
Sithonia dan ne kadar büyük olduğunu görmek mümkün. Zaten dağın yüksek ve göğe
yakın olmasından dolayı, manastırlar dağların zirvelerine konumlanmış.
 
Yolculuğumuza İstanbul’dan
başladık ve Tekirdağ’da ailemin yanında kaldık, sabah erkenden yola koyulduk,
İpsala’da kuyrukta beklemek istemedik. Sabah saatleri boş oluyor, fakat dönüşte
akşam saati gördüğümüz kuyruk inanılmazdı! Özellikle yaz aylarında gurbetçilerin
giriş-çıkışını göz önüne alırsanız, erken saatlerde çıkmakta fayda var.
İpsala’dan sonra Selanik’e kadar otoban, geniş ve dümdüz bir yol. Eğer
Selanik’e direk gidiyorsanız, yolu takip etmeniz çok kolay ve yolda neredeyse
sabit hızla, kısa molalar ile Selanik’e kısa sürede varabilirsiniz. Kassandra
için, Selanik üzerinden inmek yolu kolay bulmak ve hızlı ulaşım için tercih
edilebilir. Diğer alternatif ise,köy yollarından (Polygyros
yolu) üzerinden de ulaşabilirsiniz. Bizim navigasyonlarımızın hiçbiri
ayarladıgımız gibi çalışmadı ve akıllı telefonlar saolsun diyorum, haritada ki
konumumuzu GPS üzerinden gösteriyordu ve bizde gittiğimiz yollara göre kendi
kendimizin navigasyonu olduk! Köy yolları keyifli fakat oldukça uzun ve bir kayboldunuz
mu yolunuzu bulmanız oldukça zor. Yaz günü herkes bir kenara çekilmiş, yollarda
insan yok, genelde dağlık, ağaçlık yollar. Dönüşte Selanik üzerinden geldik,
hızlı ve yorucu olmadı. Tavsiyem haritadan kısa görünen yol yerine ilk defa gidiyorsanız Selanik üzerinden ulaşmanız. Tabelaların Yunanca olduğunu unutmayınız. Alfabelerini çözmek kolay değil.
Selanik-İstanbul arası yaklaşık
600 km ve 5-6 saatte ulaşmanız mümkün, hiç durmazsanız 3 adet gişeden
geçiyorsunuz (2.40 euro ödedik her bir gişede). Otobandan yola giriş çıkışlarda
ödeme yapmıyorsunuz. Yolda giderken türk köylerini uzaktan  fark edebiliyorsunuz. Kavala, Gümülcine ve Dedeağaç hepsi birbirinden güzel Türk yerleşim
yerleri.  Benim yol boyunca en çok
dikkatimi çeken ise, güneş panellerinin oluşturduğu tarlalar.

İlk molamızı Kavala da
verip, kahvaltı yaptık sahil kenarında hazırladığımız sandiviçlerimizi yedik. Kavala'ya dönüşte de uğrayıp, dolaştık. Birbirinden şirin sokakları ve harika börekler yapan fırınları var. Bir fırına ugrayıp biraz ekmek aldıgımızda anneannemin bize yaptığı peynirli böreklerden hediye ettiler. Çok sevinmiştim. Kahve alırken bir dükkanda karşılaşığımız teyze, zamanında Sinop'tan Kavala'ya göç etmişler. Bir tek kendisi türkçe biliyor. Çok şaşırıyoruz. Kavala uzun gezilecek, çok güzel bir şehir. Daha sonra dağ yollarını tercih ederek, her ne kadar uzun sürmüş olsa da, Kassandra adasında, Polichrono’da ki
ki ilk otelimiz olan “Hotel Odeysseas” e vardık. Heyecanla başladığımız
tatilimizin ilk durağı..
 
Adaya giriş yaptıktan sonra tek bir yol var ve gidiş-dönüş, burada artık kaybolmazsınız ve istediğiniz koyda ve şehirde duraklamanız mümkün.
Yunanistan'da ki genel kurallardan biraz bahsedersek; bölgede genellikle plajlardan
ücret alınmıyor, buna şezlong da dahil! Sadece içtiğiniz içeceğin parasını ödüyorsunuz. Özellikle
soğuk kahveli frappeleri çok meşhur. Sahilde herkesin elinde bir kahve. Birde kahvenin
yanında mutlaka su getiriyorlar. Bazı istisnalar var tabi. Birde yemek yerken
ekmeğin bile ücretini ödüyorsunuz. Zaten pahalı bir yer ise ekmekten
anlaşılıyor. Ekmeğin fiyatı kişi başı 0.80-2 euro arasında değişiyor. Aslında
orada öyle çok lüx restoran diye bir anlayış yok. Her yerde çok rahatlıkla
yemek yiyebilirsiniz, fiyatlar biribirine çok yakın. Harika mezeler ve ızagara
balık yapıyorlar. Izgarada bizden iyiler diyebilirim. İçtiğiniz suya, herşeye
para ödüyorsunuz. Siz sipariş verince fişinizde hemen beraberinde geliyor. Hesabı yaparken sadece sipariş ettiklerinizi değil, gelen (su,ekmek vs.) diğer yiyecekleride ödüyorsunuz. Onun dışında trafik kuralları çok katı değil ve bu konuda hiç zorluk çekmedik. Ada da kredi kartı genelde geçiyor ama restoranlar kullanmıyor, otellerde size özel çekim yapıyor. Üstteki fotoğraftaki küçük manastırcıklar, ölülerin anısına yapılmış küçük anıtlar. İçlerinde Meryem ve İsa'nın fotoğraflarıyla, her daim yanan bir mum mevcut. Yol kenarında öyle çok görüyorsunuz, bu kadar insan ölmüş olamaz diyorsunuz. Yol kenarlarındaki, orada kaza yapan ve ölen insanlar için yapılıyormuş. Bazı evlerin bahçelerinde de görmek mümkün. Hem çok inançlı olduklarını gördüm, hem de ölüye olan saygılarına büyük saygı duydum.

 

 

Yazının diğer kısmını kapsayan, Kassandra ve Sithonia, Selanik yazıları yakında..