Renkli parkta ki salıncak..

Renkli parka gitmek istemişti, bütün kaydırakları farklı
renkteydi, onun için büyük bir renk cümbüşüydü. Yolu tarif etti, arabayı
sürdüm. Sallanmak istedi, saatler geçti, yan salıncaktaki insanlar değişti, o
hala sallanıyordu, itiyordum salıncağı, arada kafasını arkaya devirip,
gökyüzünü, uçan kuşları seyrediyordu. Yağmur yağdığında ağzını gökyüzüne
çevirip, düşen damları dilinle yakalarsın ya, gözlerini kısıp, bu sefer havayı
yakalamaya çalışıyordu. Yan salıncağa bir çocuk yanaştı, kollarından salıncağa asılıp,
kendi sallanabileciğini idda ediyordu ufacık ayaklarıyla.. ileri geri emekler
gibi yürüyordu salıncak üzerinde, sallamayı teklif ettim, reddetti. Aradan o
atladı, “senin annen nerde” diye. Ufacık haliyle, çıkıverdi ağzından o
sert-yumuşak kelimeler. “Orda oturuyor ama beni sallamıyor ki” dedi.. “Beni
doğuran bir kadın var ama adı yok.”* Onu sallamama imrenerek. Küçücük yüreği
sallanmak istemişti.  Kırmadım kalbini,
banka oturan annesine baktım, sohbet ediyordu, aldırmadım, o da umursamadı…
ikisi birden gökyüzüne doğru uçuyordu..”

*Yekta Kopan, “Birde baktım yoksun”

Çello
çalıyordu.. önce izlemek için gittiğimiz oyunda, ardından da  metro da,
iki farklı kız, aynı notalara basıyordu. Oyunun büyüsünden daha
ayrılmadan, kalabalığın içinden sıyrılmaya çalışan, çellonun sesi
takıldı peşime. Şairin aşklarına, hayatına eşlik eden müzik, şimdi
kafamın içindeki düşüncelere eşlik ediyordu. Yanımda bir olay
anlatılıyordu, ben yarın ne giyeceğimi düşünüyordum, önce siyah bir
gömlek nasıl olur diye düşündüm, ütülü pantalonlarımı, hangi ayakkabıyla
giyebileceğimi düşünürken, gömlek sıyrıldı aralarından, bir tunik geçti
yerine.. derken bir elbise, bir tunik, bir kazak.. evet kazak iyi
fikirdi. Ben yanımdakine cevap verirken, müzik devam ediyordu,
etrafımızdan hızlıca insanlar geçerken, acaba kaçta kalksam, 5 dk daha
ertelesem yetişebilir miyim otobüse diye düşünürken.. Gülüştük, zihnim
hala matematik hesabındaydı..3-5 dakikanın hesabını yaparken, biryandan
da soru soruyordum. Derken metrodan sonra bineceğim otobüsü, kaç dk
bekleyeceğimin hesabına girerken, çellonun sesi yükseldi, ses
yoğunlaştı, aynı hızla düşmeye başladı.. İnsanların arasından yok olan
sesle beraber, düşüncelerim de bu kalabalıkta eriyip gitti.. gözlerimi
kapattım can çekişen çello sesine bıraktım kendimi, bedenimi de yürüyen
merdivene..