Roma’da 2. Günümüzde, sevgilim askere teslim olmuştu. Benim Erasmus dönemime denk geldiği için, uzaklardaydık. Ama ona küçük bir sürprizim vardı Roma’dan.
Bu sefer ki durağımız ,Piazza del Popolo durağında indik. Hemen yanında yerel bir Pazar kuruluydu, biraz gezip, ucuza alışveriş yaptık. Büyük bir kapıdan girilen kalabalık meydan ın her iki yanında heykeller süslenmiş 2 çeşme bulunmakta. Meydanın ortasında büyük bir sütun yer almaktadır. Diğer tarafta yine şehre karışan meydan, 2 kubbeli yapı ile bileşmektedir. Meydan dan görülen yeşillik alan Villa Borghese’in bahçesidir.
Galeri Borghese, Borghese ailesine ait olan villa, zamanla sanat eserlerinin toplandığı bir müzeye dönüştürülmüş. Roma pass’imizi kullandığımız ilk galeri oluyor. Giriş ücretli ve giriş saati için randevu alıyorsunuz müzeden. Bütün tavan ve duvarları heykel ve resimlerle kaplı olan müzeyi ağzı açık geziyorum. Özellikle bina ile birleşmiş 3 boyutlu heykeller hayranlık uyandırıyor. Ağırlıkla Bernini’nin heykellerinin ağırlıkta olduğu müzede Canova, Raphael, Caravaggio’nun birçok ünlü resimlerinin orjinallerini görme fırsatı buluyorsunuz. A. Canova’nın “Pauline Panoporte” yatağa uzanmış outran kadın heykeli, yatağın bir an için gerçek olduğu hissi
uyandırıyor. Mermer üzerinde çarşafın bütün kıvrımları görmek mümkün.
Müzede geçici serge olarak Cronach’ın adem ile Havva (Adam ed Eva) konulu resim ve heykelleri yer almaktaydı.
Villa Borghese in bahçesinden |
İspanyol Merdivenlerinden |
Fontana di Trevi |
Pantheon |
Büyük bir bahçeye konumlandırılmış villanın, bahçesinde gezinip, buradan İspanyol merdivenlerine , tepeden inmek mümkün. Yol üzerinde heryerde görebileceğiniz portakal ve mandalina ağaçlarından birinden vitamin depolayıp yola devam ediyoruz.
Biraz yürüyünce Fontana di Trevi (Aşk Çeşmesi) ye ulaşıyoruz. Yanımızda getirdiğimiz bütün bozuklukları yeniden Roma’ya gelme hayali ile havuza atıyoruz. Önemli olan sağ eliniz ile parayı sol omzunuzun üzerinden atmak. Rönesans döneminde kalma roma’nın en büyük barok çeşmesidir. Biraz daha ilerliyoruz ve Pantheon’ a varıyoruz.
Pantheon yunanca tüm tanrıların tapınağı anlamına geliyor. Eski bir pagan tapınağı olarak tasarlanmış ve sonrasında Katolik kiliseye çevrilmiş. Tapınağın 5 gezegene (Merkür, Venüs,
Mars,Jüpiter,Satürn) adandığı söyleniyor. Kubbesinin yükseliği ve çapı eşit olup 43m'dir. Önemli bir mimari yapıt olup, tepesinde ufak bir boşluk bulunmaktadır.
Piazza
Navona, Bernini’nin dört nehir çeşmesi ismini verdiği görkemli bir heykeli yer
almaktadır, hemen karşısında da Sant'Agnese in Agone bazilika kilisesi bulunmaktadır. Meydan da sokak gösterileri yapılmaktadır.
Birkaç sokak aşağıda olan, Campo de’ Fiori, pazar yerini andıran, sebze meyve satıcılarının ve yılbaşı üzeri olduğundan Christmas marketlerinin kurulduğu cıvıl cıvıl bir meydan. Etrafında yemek yiyip birşeyler içebileceğiniz cafeler bulunmaktadır. Bugünü de makarna yiyerek burada sonlandırmış olduk. Meydanın ilginç bir hikayesi var. Giordano Bruno; evrenin merkezinde Güneş’in yer aldığını iddia edince, 1600’de, engizisyonun kararıyla Campo de’ Fiori’de diri diri yakılmıştır. Heykeltıraş Ettore Ferrari, 1887’de Bruno’nun heykelini idam
ettirildiği yere diktirerek Giordano Bruno isminin uzun yıllar yaşamasını sağlamıştır.